Hugo’nun "... Zira ben Allah’a inanıyorum." sözü, onun sefalet şiirinin şairi olarak anılsa da manevi arayıştaki derinliğini ve Batı klasiklerinin Gülen’in düşünce dünyasındaki özel yerini göstermektedir.
Hocaefendi Hamlet ve Romeo ve Juliet gibi eserleri 'büyülü atmosfer' olarak tanımlar ve çocukluk döneminden itibaren bu eserlerin kendisinde derin etkiler bıraktığını vurgular: "Hamlet'i okurken... burukluktan burukluğa geçiyordum. Biraz da çocukluk hisleriyle boğuluyor gibi olmuştum."
Mantıku’t-Tayr okumasında, nefsin sınavlarıyla yüzleşip Simurg’a, yani hakikate ulaşmayı tefekkür ettik. Hüthüd’ün rehberliğinde gönüllerimizde yeni bir yol açıldı: "Yolda olanlara yoldaş, hakikat arayanlara ışık ol Ya Rab!"
“Dışa bakanlar düş kurar, içe bakanlar uyanış yaşar.” Film Okumaları'nda bu ay, Bergman’ın Persona filmiyle anlamanın değil, hissetmenin peşindeydik. Persona, gölge, anima/animus ve benlik… Jung ile bir keşfe çıktık; maskelerden sıyrılıp benliğe yolculuk yaptık.
Okuduğumuz kitaplar ve izlediğimiz filmler düşünce dünyamıza iz bırakmalı. 12 Kızgın Adam, değerlerimizi bize sorgulatıyor; jüri üyelerinin karar süreçleri, önyargılar, sorumluluk duygusu ve manipülasyon üzerine düşündürüyor. Peki bizler önyargılarımızı sorgulama cesareti gösterebiliyor muyuz?