Sükûtun Çığlıkları (Çağ ve Nesil 9) - Pırlanta Özetleri

Sükûtun Çığlıkları (Çağ ve Nesil 9) - Pırlanta Özetleri

Sükutun Çığlıkları kitabı, yazarın 2006-2008 yılları arasında Sızıntı dergisi baş yazıları için ele aldığı makalelerin derlenmesinden oluşur. Otuz dört makaleyi ihtiva eden kitapta yazar, makalelerin yazıldığı zaman diliminde meydana gelen acıları, kayıpları ve buhranları gündemine alır.

Eserinde, dünya ve içindekiler için; sevginin coşkunluğunu yaşamanın, akıl melekesini sağlam tutmanın ve insanî vasıfları koruyabilmenin bir hayli zor olduğu tespitinde bulunur. Çünkü milletin kaderine hükmeden, hakimiyetlerini kaba kuvvet ile perçinleyen kimseler toplumun bu ahvalinden beslenir. Bu 'paranoyak' kimseler şeytanı aratmayan eylem ve söylemlerin esiridir.

Yazar bu insanların kibir ve haset duyguları ile boğulduklarına, evrensel insani değerleri kendi çıkarları adına kullandıklarına ve megalomani illetine tutulduklarına dikkat çeker. Bu kimseleri nazara vererek okuyucuyu teyakkuza davet eder.

'Oligarşik azınlığın mutluluğu adına saf halkın korku ve telaşa sürüklenmesi' karşısında Yazar, derin bir ızdırap duyduğunu beyan eder. Bununla birlikte dünyanın yaşanılan sorunlara müsait bir zeminde olmasını; toplumların kendi değerlerine yabancılaşmasına, hakkaniyet adına iradi bir tavrın ortaya konulmamasına, fertlerin ahesterevlik içinde olmasına bağlar.

Yine Sefahet makalesinde, fertlerin revaşta olan zevklerin müptelası haline gelmesiyle bakışların bulanıklaştığı ve bu fertlerin toplumlarını hastalıklı hale getirdiklerini anlatır. Toplumun bu hali ile dıştan bir yıkıcılığa maruz kalmasına bakılmaksızın içten çürümeye de meyilli olduğunu vurgular. Bilhassa kendi toplumu gibi İslami değerleri benimsemiş kitlelerin, kabul ettikleri öğretilere karşı kimlik bunalımı yaşaması ve hilafet makamındaki sorumluluklarını sahiplenmeyişlerini en büyük problem olarak görür.

Yazar 'Nazar mı değdi bize yoksa nazarlar mı sathileşti' ifadesiyle de temelde İslam dünyası ve kendi toplumunun 'süt kadar dupduru' dediği pırıl pırıl günleri soluklamasına rağmen kimlik bunalımı yaşamasına hayıflanır ve toplumuna o pırıl pırıl günlerin ' yeryüzü mirasçıları' olmaları hakikatini hatırlatır. Bir Büyülü Dünya Vardı, Şafaklar Üst Üstteydi, Kendi Kültür Dünyamız gibi birçok makalede bu konuya defaatle değinen Yazar, şimdilerde yaşanan zorlukların bu mazhariyet ve kültürel birikimin yaşatılması ile aşılacağı kanısındadır.

Diğer yandan Yazar, buhranlardan sıyrılmanın yollarını fert, toplum ve dünya planında ele alır. Yazarın bu husustaki tespitleri şu şekildedir:

  • Fert; insan olma ayrıcalığını idrak edip, kendi darlığında sıyrılıp iman ile vicdanını genişletmelidir. Allah'ın varlığını delillendiren kainata kulak vermeli, bu bilinç ile Allah'a inanmalı, sa'ye sarılmalı ve iradi bir tavır ortaya koymalıdır. Çünkü Hak karşısında insanın konumu budur.
  • Toplum; 'ruh ve mana kökleriyle' olan irtibatına müracaat etmeli, ahlakın yaşatıcılığı hakikatiyle yenilenmeli ve kendi değerleri ışığında bir 'diriliş' çağrısında bulunmalıdır. Toplumda bu dirilişi sağlamak 'hikmet fakirlerine' göre değil, 'Hakka adanmış ruhlara' göre bir gaye-i hayaldir. Aynı zamanda bu ruhlar, toplumdaki iman-irfan boşluğunu da kapatacak 'irade erleri'dir.
  • Dünya ve topyekûn içindekiler, bilhassa global hakimiyet sahipleri kimseler ilkin evrensel değerleri tarafsızca, şefkatle tahkik etmeli ve farklı görüşleri saygı makamında değerlendirmelidir. 'Kardeşlik' duygusu ile insanlar kucaklanmalıdır.

Mutlak Fırtınalar ve Daimi Meltemler, Işık-Karanlık Devrî Daimi gibi makalelerde insanlık tarihi boyunca var olagelen problemlerin hasların hamlardan, alimlerin amilerden ayrılması için elzem olduğunu vurgular. Bu itibarla Gülen'e göre 'elemler içinde tatlar, ızdıraplar arasında dahi hazlar' bulunur.

Yazar kendini bu ızdıraplara, zulümlere ses olmanın ve bir perspektif sunmanın mecburiyetinde hisseder, fertlerin de hissetmesi gerektiği görüşünü benimser. Peygamberin ve hasbi arkadaşlarının evrensel mesajı tüm insanlığa duyurma gayretine ışık tutan imanın verdiği sarsılmaz kuvvetin, bu perspektife de ışık tutması gerektiğini ikazî önemle vurgular.

Yazar bu yöndeki çözümlerin, çabaların Allah'ın tevfikine bağlı olduğunu hatırlatır. Sevgi ve şefkat kaplı niyetlerimiz ile kardeşlik ve insanlık adına amellerimizin Allah'ın inayetine emanet edilmesi gerektiğini dile getirir. Eserdeki tüm makaleler ışığında Yazar, kalbin soluklarını dinleyerek toplum için kendi değerleri ile taçlandırılmış bir yolun aksiyonunda olmak, bu yolda Allah'ın inayetine sığınmak ve ufku büsbütün karartmamak gerektiği kanaatindedir.