Örnekleri Kendinden Bir Hareket (Çağ ve Nesil 8) - Pırlanta Özetleri

Örnekleri Kendinden Bir Hareket (Çağ ve Nesil 8) - Pırlanta Özetleri

Çağ ve Nesil serisinin sekizinci kitabı olan Örnekleri Kendinden Bir Hareket, 2000-2003 yılları arasında yayınlanan Sızıntı Dergisi baş yazılarından oluşur. Serinin ilk kitaplarına nazaran bu eser; yazarın hasretle beklediği 'mesuliyet duygusuyla' donanmış 'Hakka adanmış ruhlar' a kavuşması itibarıyla göz aydınlığı süruru taşır.

'Gönül insanı portresi' ni sunmakla başlayan eser; her bireyin neşet ettiği bir toplumu ve toplumun da aidiyet duyduğu bir değerler silsilesi olduğunu izah eder. Yazara göre, kendi toplumunun değerleri başka toplumlara kıyasla daha zengin, derin ve sihirlidir. İşte mana ve iç güzellikleri itibarıyla serhaddi olmayan, aşkın, büyülü bir ülke..." diye tasvir ettiği toplumu bu değerlere rağmen 'huysuz ruhlar'ın bulanık düşüncelerinden etkilenmiştir. Bu etkilenme dolayısıyla toplumda bunalımlar türemeye başlamıştır. M. F. Gülen, bunalımdan kurtulmanın çözümünü toplumun bünyesindeki milli ruhu ve tarihi birikimi ayyuka çıkarıp beslendiği inanç ile ortak bir koridorda yenilenmesinde bulur.

Bununla birlikte eserde yazar, yenilenip aydınlanacak bir yarının haritasını 'İslamın gölgesinde yaşadıkları bir hayat" ile zamanı "mümin ufkunda" tanzim eden, vizyon sahibi öncü kimselerin çizeceğini müjdeler.

Esasında bu öncüler, 'birkaç düzine Karasevdalıdır'. Kalplerindeki iman neşvesi, vicdanlarında Hak rızası, akıllarında milletin gamı-kederi, ufuklarında Canan'ı sevdirme, bildirme gayesi ve bu uğurdaki insanüstü çabaları ile onlar 'kahraman'dırlar. Bu karasevdalılar, ihlâsla çıktıkları bu yolda engel tanımaz bir edayla milli değerleri ve inançlarının öğretileri ışığında; tarihi kimliğinden kaçan, utanan, yabancı değerlerin müptelası haline gelen toplumlarına rehber oldular. Küllerinden doğan toplumun maddi-manevi değerlerini, uzun soluklu gayretleri sayesinde evrensel projelere taşıdılar, çeşitli ülkelerde eğitim seferberliğine koyuldular. Böylelikle Yaratan'ı tüm cihana anlatma gayeleri ihtişamla boy gösterir. Yazarın, sahabi misali bu kimselerin sevgi ile kurdukları diyaloglar sayesinde kıtalar arası engellerin aşılacağına, uzlaşma zemininin daimi olacağına inancı net ve kesindir.

Elbette ki karasevdalıların, toplumsal ve evrensel boyuttaki bu çabaları övünç kaynağıydı. Fakat yazar, bu çabaların 'kem ufuklu' kimselerce nefret dolu bir kıskançlığın müsebbibi olduğunu gözler önüne serer.

Gülen'in tam da bu noktada, Hak rızası hedefli yoldaki imtihanların sıklıkla renk değiştireceğini, biri dururken diğerinin başlayacağı öngörüsü devreye girer. Beraberinde hareketin mensuplarının bu hasımlıkları sabr-ı cemil ile karşılayıp tebessüm ile yola koyulmaya devam ettiklerini anlatır.

Gülen bu 'koçyiğitler'e, "Eğer muhabbet Süleyman, gönül de taht-ı revan ise er geç Sultan'ın gelip tahtına oturacağı muhakkaktır' diyerek bir ufuk salıklar ve Canan'ına tüm imtihanların netice bulması için yakarışta bulunur, Canan'ının inayetinin her şeyin üstünde olduğu inancını vurgulayarak eserini noktalar.