Buhranlar Anaforunda İnsan (Çağ ve Nesil 2) - Pırlanta Özetleri

Buhranlar Anaforunda İnsan (Çağ ve Nesil 2) - Pırlanta Özetleri

1982-1984 yılları arasında yayınlanmış Sızıntı Dergisi baş yazılarından oluşan "Buhranlar Anaforunda İnsan" kitabı, "Çağ ve Nesil" serisinin ikinci kitabıdır.

Otuz dört makaleden oluşan kitapta yazar, modern çağın fertte ve toplumda meydana getirdiği problemleri, bu problemleri çözebilecek insanların özelliklerini ve problemlerin çözümü adına yapılabilecekleri anlatır.

Yazara göre bu çağ, kendi kaynaklarından kopuk insanlarda var oluş sorgulamasına, idealsizliğe, tufeyliliğe ve savrulmuşluğa sebep olurken; inanan insanlarda gariplik, ızdırap ve geçmişe derin bir özlem hasıl eder.

Yazara göre "Buhranlarımız"ın temel sebebi sünnetullaha uyulmamasıdır. Kusuru sürekli başkalarında arayıp, yapılması gerekenleri ihmal etmek de çağın problemleri karşısında toplumun etkili çözümler üretmesine mani bir unsur olarak zikredilir.

Halkın, içinde bulunduğu yenilgiyi yorumlama biçimi çözümün vesilesi veya çözümsüzlüğün sebebidir.

Kendi kültür ve değerlerine sırtını dönmüş batı hayranlarının; bilgisiz, maziye saplanmış yenilik karşıtı insanların meydana getirdiği gerilim de bir problem olarak ele alınır.

Yazar, asırlar boyunca nice zorluklarla elde edilmiş güzellikleri kaybetme endişesi ile, bu güzelliklere vesile olan hususiyetleri okurlarına hatırlatır. Okurlarını aldanmalara karşı dikkat etmeye; beklenti, şöhret ve servet gibi tuzaklara karşı uyanık olmaya çağırır.

Zerreden güneşe her varlık, sıkıntı ve meşakkatlere göğüs gererek kemâline yürür. İnsan da bu kanuna tâbidir. İnsanın içinde yaşadığı toplumdan kopup, dünyaya sırt dönmesinin zahitlik olmadığı; aksine, bu durumun insanı bencillik ve karanlığa ittiği anlatılır.

Yazara göre imtihanlarla insan kıvam kazanıp olgunlaşır, ruhen arınır ve böylece iyilerle kötülerin ayrışması mümkün olur. İstikbâle yürüyecek örnek toplumun diriltici iksiri de imtihandır.

İnsanda cismaniyeti temsil eden beden ile ulvi kuvvetleri temsil eden ruhun mücadelesi; toplumlarda da kendini gösterir. İnsanın hayatında keyfiyeti değişse de varlığı değişmeyen imtihanın; tarih boyunca milletlerin ve fertlerin terakkisine olan katkısı; ve mihneti ile barışık ruhların bu ufuktaki belirleyiciliği gözler önüne serilmiştir. Ruhun kuvvetini harekete geçiren insan ve toplumlar, kendi sınırlılıklarından kurtulur ve asıl zafer olan ruhun zaferini elde etmiş olurlar. Yazar, bu tesbitini tarih sahnesinden örneklerle de güçlendirir. Ve imtihanlarla saflasıp öze ermenin imkanını anlattığı makalesinde aslında bize mutluluğun da sırlarını verir. Bayram vesileyle kaleme aldığı makalesinde, geçmişin şanlı tablolarıyla geleceğin çarpıcı manzaralarını yan yana müşahede etmenin çok büyük saadet kaynağı olduğunu ifade eder.

İlmin hem sevinç hem de endişe hasıl eden hızlı gelişiminin, topyekûn düşünceleri değiştirebileceğini ifade eden yazar, ilmin yakın gelecekte anti maddeyi de inceleme sahasına alabileceğini ifade eder.

İlmin halihazırdaki kabullerinin geçmişte değiştiği gibi gelecekte de değişebileceğine, bu sebeple ilmin verilerini bir tabu olarak görmemek gerektiğine dikkat çeker. Bilinen her şeyin yeniden kritiğe tabi tutulmasını ve varlığın bir bütün halinde incelenmesini, tıkanıklıkları açıp yeni bakış açıları kazanmak için zaruri görür. Bunun da ancak objektif araştırma metotlarına sadık kalmak suretiyle gerçekleşebileceğine inanır.

Ayrıca yıllar yılı sömürülen mağdur milletlerin dirilişini sağlayacak metafizik gerilimin dinamikleri; vicdan, kalp, ruh ve insanlık olarak sıralanır.

Çağın buhranlarına ancak düşünce istikametine kavuşmuş, tefekkür ile Hakk’ı bulan ve "fikir çilesi" çeken "fecir erleri" çözüm üretebilir. Onlar, "Ölümsüz Ruhlar" makalesinde ifade edildiği gibi "çelikten bir iradeye sahip" ve tam bir tevekkül içindedirler. "Işık Süvarileri" diye yâd edilen bu insanlar, kalp ve kafa izdivacını gerçekleştirmiş, ümit ve şevkle kanatlanan, sorumluluk sahibi, dertli, gayretkeş ve vefa abidesi insanlardır. Varlıkla ilişki kuran ve varlığa muhabbet duyan bu gönül erleri, toplumun saadetini kendi menfaatlerine tercih eden beklentisizlerdir. Fedakarlık, ızdırap, sabır, ümit, gibi hususiyetleri ile yaşadığı toplumdan farklılık arz eden bu garipler, ruh ve mana köklerine bağlı kalarak kendini yenilemeyi başarabilmiş, geleceği inşâ eden fikir işçileridir.

Vasıflarını saydığı bu insanların geleceğine tam bir ümit beslemesine rağmen yazar, "yolda kalanlar"ın da olacağına dair realist bir duruşa sahiptir. Milletimizin diriliş vetiresine girdiği dönemlerde geçim kaygısı, dünyanın aldatıcı zevklerine bağımlı olma, şöhret düşkünlüğü, ücret sevdalılığı gibi hastalıklarla iradeleri felce uğrayan kem talihlilerin olabileceğini de belirtir.