Sohbet-i Cânan (Kırık Testi 2) - Pırlanta Özetleri
Fethullah Gülen Hocaefendi 1999 yılından beri Amerika’da yaşamaktadır. Bu tarihten itibaren çoğu ilahiyat mezunu öğrencilerinden oluşan büyük bir talebe grubuyla temel İslâmi ilimler alanında dersler yapmaktadır. Sohbet-i Canan kitabı da yazarın günlük ders okumalarından sonra, ikindi namazını takiben öğrencileriyle yaptığı sohbetlerin derlenmesi ile oluşan "Kırık Testi" serisinin ikinci kitabıdır. “Bir alimin sohbet güncesi” olan eser, dini ve sosyal hayattan siyasete, psikolojiden felsefeye uzanan çok yönlü bir içeriğe sahiptir. Altı ana bölümden ve etraflıca işlenmiş olan küçük alt başlıklardan oluşur.
"Kur’ân’ın Sihirli Ufku" başlığıyla vahyin dili, Kur'ân okumanın önemi gibi konular ele alınır. Tebliğ metodu olarak tasrif üslubunun kazanımları üzerinde durulur. Zaman üstü bir kelam olmasıyla, her an yeniden inen ve yeni şeyler söyleyen Kur'ân’a iştiyak artar. “Saf Kur’ân kültürü” kavramıyla sahabenin Kur’ân’a bakışı ve bu bakışın hayatlarında meydana getirdiği semavi değişim nazara verilir. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin Kur’ân’dan istifadesi bu geleneğin bir devamı niteliğinde “iradî ümmiyet” kavramıyla açıklanır.
"Peygamberlik Müessesesi" bölümünde nübüvvetin insan iradesine bakan ilahi bir mevhibe olduğu ifade edilir. “Nebi vesayeti”nde, peygamberlere saygı, peygamberlerin sayıları, Hz. Peygamber’in diğer nebiler arasındaki yeri gibi konulara değinilir. Varlığı doğru okumada nübüvvetin rolü ve nebevî nazarın kazanımları ele alınırken, Peygamber hakkında Batı toplumlarında başlayan ve İslam coğrafyasında da etkisini gösteren “sıradan insan” veya “postacı” kavramlarının kullanımı saygısızlık olarak değerlendirilir.
Hz. Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) gelen vahyin son ve ezelî vahiy olması, zatının İsm-i âzam’ın tecellisine mazhariyeti ve risaletinin camiiyyetinin ona has farklılıklar olduğu vurgulanır. Tasavvuf literatüründe yer alan âyan-ı sâbite ve Hakikat-i Ahmediye kavramları hakkındaki görüşleri ele alınır.
"Perspektif" bölümünde, tebliğ insanının dikkat etmesi gereken konular işlenir. İ’lâ-yı kelimetullahın önemi, zikir-tebliğ dengesi, nefsin dava insanı için tehdit unsuru olan yönleri, hal dilinin temsil ve tebliğ gücü, peygamberlerin hayatında tebliğin önemi gibi konular bulunmaktadır.
İnsan için en önemli vazife Hakk’ı duyup, onu muhtaç sinelere anlatmaktır. Peygamberler hayatlarını sadece bu hakikat etrafında örgülemiştir. İnsanın gayesi onun değerini belirler.
Bölümde, "Tebliğ insanı için temsilin gücünün vaad ettikleri nelerdir?", "İnanmış insanın tavırlarındaki samimiyet ne kazandırır?", "Şefkat tokadı kavramı dava şuuru açısından ne anlam ifade eder?" gibi soruların cevabı verilir. İslam dünyasını zarara uğratan iki cephenin "kindar düşman" ve "vefasız Müslüman" olduğu teşhisi yapılır.
Bölümün son kısmında yazarın, kendisi ve müntesipleri hakkında o dönemde medya ve toplumda ortaya atılan iftira ve suçlamalara cevap verilir. Bu bağlamda “Gönüllüler Hareketi” kavramının tanımı yapılarak, gerek siyasi gerekse etnik anlamda sivil bir inisiyatif olduğu vurgulanır. Mali kaynakların mahiyeti hakkındaki suçlamalara hareketin infak örfünden örneklerle cevap verilir. Bu yapının siyasete mesafeli durmasının nedenleri zikredilir. Siyasi seçimler konusunda kendisinden kanaat bekleyenleri yönlendirmesinin etik olmadığı ifade edilir. Yazarın o dönemde yaşadığı sağlık problemlerinin de etkisiyle vefatı sonrası hareketin sevk ve idaresi hakkında görüşlerine de yer verilir.
"Manzara" bölümünde günümüz İslam dünyasının durumu ile ilgili yazarın kanaatlarine yer verilir. Ona göre İslam dünyasının asıl problemi “hâl boşluğu” dur. İnanmış insan görüntüsünden uzak ve dinin hayata taşınması konusunda denge kuramamış Müslümanların varlığı önemli bir sorundur. Sahabe, havariler ve Bediüzzaman’ın talebelerinin saffeti üzerinden bir tarih okuması yapılarak çözüm yolu gösterilir.
"Nefis ve Vicdan Mekanizması" bölümünde insanı iç muhasebeye sevk eden yazarın farklı disiplinlerle ilgili görüşleri ele alınır. Peygamberlere neden dâhi veya karizmatik şahsiyet denemeyeceği üzerinde durulur. Herhangi bir gruba öncülük eden insanların paranoya veya şizofreni tehlikesine açık olması gibi konular işlenir. Yoga ve cerbeze hakkındaki görüşü zikredilir. İnsanın kendini nasıl okuması, bu okumaya nereden başlaması ve yanlış okumanın doğuracağı zararlar hakkında açıklamalara yer verilir. Kainatı okumaya kendini okuyarak başlamanın gereği üzerinde durulurken bazı filozofların görüşleri bu bağlamda kritik edilir. İnsan zaaflarından şehvet ve iltifat konusu üzerinde durulur, günaha karşı tavrın keyfiyeti izah edilir. Ayrıca, "eşyanın hakikati", "vâhidi ve ehadi tecelli", "burhan-ı inni ve burhan-ı limmi", "Zât-ı Zülcelâl ve Zât-ı Zülcemâl" gibi kavramlar kısa kısa işlenir.
"Düşünce Atlası" bölümünde ise "özü muhafaza", "ilim", "akıl-kalp dengesi", "mülk-melekût", "gayretullah" gibi kavramlar işlenir. İmana mani hususlara yer verilir. İlmin insana kazandırdıkları ve ilmi ilim için yapan ile başkalarına hayat üflemek için yapan arasındaki tesir gücü kritik edilir. Akıl-kalp dengesinde aklı önceleyenlere karşı farklı görüşlere yer verilerek kalbin üstünlüğü savunulur. Kur'ân’da akıl kavramının aktif yönü vurgulanır.
Eşyanın mahiyetinin bakış açısındaki ilmi derinlikle boyut kazandığı vurgulanarak ilmin öneminin altı çizilir.
Yazara göre zulmün devamlılığı, masumun gayretûllahı harekete geçirecek ölçüde irade ve saffet ortaya koyması ilişkilidir.