Çağ ve Nesil - Pırlanta Özetleri
Çağ ve Nesil kitabı 1979-1981 yılları arasında yayınlanan Sızıntı Dergisi baş yazılarından oluşur. Otuz altı makaleden oluşan kitap, özellikle Batı kaynaklı pozitivist düşüncenin toplum içinde meydana getirdiği trajediden bahseder. Bu trajediyi sonlandıracak insanları, vasıfları ile ayrıntılı bir şekilde tasvir eder. Ayrıca fertleri ve toplumu hep birlikte muhasebe yapmaya çağırır.
Sıklıkla tarihten de referanslar veren yazar, insan potansiyelinin, sağlam bir inanç, kuvvetli bir ümit, iyi bir terbiye, kendi enginliklerinin farkına vardıran bir iç müşahede ve sıkı disiplin ile ortaya çıkabileceğini ifade eder.
Maddenin ağır baskısı altında kalan toplum "Kaf Dağından Ağır" bir yükün altında ezilmiştir. Yazar, böyle bir toplumun fertlerinin iç derinlikten yoksun, özlerinden kopuk, düşünce ve duygu saffetini yitirmiş, bedenlerinin tahakkümü altında, kaba ve sefil zevklerin mahkûmu olduğu tespitini yapar.
Toplumu yönlendirmesi gereken aydınlar yabancı düşüncelerin etkisi altında kalarak kendi dünyasından kaçmıştır.
Toplumun kurtarıcısı olduğu iddiasıyla ortaya çıkan ama bunun için gerekli olan vasıflarından mahrum talihsizler de beklenti içindeki insanları defalarca inkisara uğratmıştır.
"Hasretini Çektiğimiz İnsan" yazısında da vurgulandığı gibi çağın dertlerine çözüm üretecek "baş yüceler" iman ve ümitle dopdoludur. Bu insanlar ayrıca sadakat, vefa, irade, tevazu... gibi yüce vasıflara sahiptirler.
Yaşatmak için yaşayan, hamlelerinde olabildiğince samimi, icraatlerinde azim ve kararlılığı ilke edinen bu insanlar, hadiseler karşısında ümidin vaad ettiği bütün gücü kullanırlar.
Geleceğin fikir işçileri, iman ve sevgiyi içlerindeki marifet peteğine nakş etmişlerdir. Kendi derinliklerinin farkında olmakla beraber; sonsuzla olan irtibatları vesilesiyle yazar tarafında "Rabbanî" olarak tanımlanan bu insanlar "cennetlerin fatihi" olmaya namzet "hakikat erleridir".
"İnsanı Yükseltme" yazısında insanda sadece iyi ve güzelin nüvesinin bulunduğunu; dolayısıyla insanda "kötü" olarak nitelendirebileceğimiz huyların "güzellikler için fidanlık" hükmünde olduğunu dile getirir. İnsan, özellikle de "genç"ler aşkın bir potansiyele sahiptirler. Geleceğin fikir mimarları bu potansiyelin farkında olmalı ve onu doğru yönlendirmelidir.
Yazar, irade ve iç müşahede ile vicdanını akıl haline getiren ve hürriyetinin idrakine varan insanın kainatla kurduğu ilişki ile yüceleceğini ifade eder.
Yazara göre insana dair problemler gaye eksenli ele alınmalıdır. Aynı gayeye farklı yollarla ulaşmaya çalışan insanlar birbirleri ile mücadele etmemelidir. Samimi bir şekilde ortaya konulan her cehde saygı duyulması hakikat adına çok önemlidir.
İnsan ruhuna saygının yitirildiği çağımızda, kurulacak olan yeni dünya, insanlık sevgi ve saygısına dayanmalı, manasıyla görünümü bir bütünlük arz etmelidir.
Yazar için "gözyaşları" insanın insanlığına delil olan büyük bir nimettir ve Yaratıcıdan ısrarla talep edilmesi gerekir. Geleceğin mimarlarına gözyaşlarının tarihte ifade ettiği manaları da hatırlatarak onları ağlamaya davet eder.
Yazar, kainattaki işleyiş ve nizamın merhametten kaynaklandığına inanır. "Rabbani"lerin, şuur ve irade ile içselleştirip istikametini belirledikleri bu merhameti insanlık adına kullanılması gereken bir dinamik olarak görür. Merhamet ve müsamaha insan ilişkilerinde bir ilke olarak kullanılmalı ama su-i istimallerin yol açacağı tehlikeler göz ardı edilmemelidir.
Mahlukatın solukları sayısınca yolların olduğu bu dünyada insan bir yolcudur. İnsanların değerlerine göre seçtiği yolun kendine göre bir kaderi, sorumluluğu ve neticesi vardır. Gönül erlerinin seçtiği yol da badirelerle doludur ve ızdırap vericidir. Bu yolu kolaylıkla kat etmenin biricik iksiri ise aşktır.
"Kırağı Korkusu"ndan emin olmak için fertler iç müşahedeleri ile derinlik kazanıp bunu içinde yaşadıkları topluma aksettirmelidir. Toplum da ferdi, bu yolculuğunda dışarıdan gelebilecek zararlara karşı korumalıdır.
Kutsaldan kopuk bir "hayat tutkusu"nu merkeze alan hakim düşüncenin zararlarına karşı muhasebe ile önlem alınabilir. Bu muhasebenin sıhhatli olması iyi bir tarih okuması ve problemlere gerçekçi yaklaşmakla mümkündür.
Böyle bir hesaplaşma eğitim kurumlarından başlamalı ve "dünya muvazenesinde bir millet" olana dek toplumun diğer tüm kurumlarında gerçekleştirilmelidir. Acele kararların ve heyecanın sebep olacağı olumsuz etkilere karşı şuurlu ve tedbirli davranılmalıdır.
Yazar tarafından eğitim ve asayişi temin eden kurumlar böylesi bir muhasebeye tabi tabi tutulur.
Öğretmen, kişiyi geleceğe hazırlayan, ona kâinatın dilini, doğru düşünme metotlarını öğreten; kendisi de öğrettiklerini benliğine mâl edebilmiş mürşit olmayı gaye edinmelidir.
Okul ise yeni bir ilim anlayışı ile bilim ve teknolojiyi tabulaştırmadan onları insanlığın istifadesi adına kullanmanın yolunu öğreten ve kişiyi benliğinin sırlarını açan ulvi bir müessese olmalıdır.
Aynı şekilde kendi değerleri içinde kalmayı başardığı takdirde huzurun teminatı olan ordu, her ferdi ile iç derinliğine ulaşan gerçek kahramanların ocağı olmalı kişinin ve toplumun inkişafını sağlamalıdır.
Millet adına yapılan hizmetlerde tekelciliğe düşmemek çok önemlidir. Her kurum kendi hatasının sebep olduğu boşlukları görmeli; o boşlukların meydana getirdiği problemleri zamanın eşya üzerindeki etkisini de dikkate alarak kararlılıkla çözmeye çalışmalıdır.