Tolstoy'un Gözünden Hacı Murat'ın Direniş ve Yalnızlık Alegorisi

Tolstoy'un Gözünden Hacı Murat'ın Direniş ve Yalnızlık Alegorisi
Bu yazı, eserin akışına dair sürpriz bozan bilgiler (spoiler) içerebilir.

Yazarın Gözüyle

Tolstoy’un Hacı Murat adlı eserinin başlangıcında, yazarın olağanüstü gözlem yeteneği, doğa tasvirlerindeki ustalığı ve derin psikolojik analizleri ile dikkat çeker. Yazar esere olağanüstü bir tabiat tasviriyle başlar. Burada, kır çiçekleri ve özellikle ‘tatar’ (devedikeni), yazarın incelikle resmettiği bir direniş ve hayatta kalma sembolüdür. Çiçeklerin renkleri, kokuları ve dokuları detaylı bir biçimde aktarılırken okuyucu, bu dünyayı hissederek içine çekilir. Ancak doğanın bu güzelliklerinin içinde bile bir zıtlık vardır: Güzel çiçekler, zarif demetler ve dikenlerin sertliği.

Yazar, doğa unsurlarını yalnızca tasvir etmekle kalmaz, onlara insani özellikler yükler. Devedikeni, kendisini korumak için gösterdiği dirençle adeta bir insan karakterine dönüşür. Onun ‘postunu pahalıya satması’, insanın zorluğa karşı direnişini temsil eder. Daha sonra tarla sahnesinde devedileninin tüm acımasız yıkıma rağmen ayakta kalışı, insan ruhunun dayanıklılığını ve inatçılığını simgeler.

Tolstoy, insanın doğaya karşı tavrını acımasız ve yıkıcı olarak resmeder. Tarlanın ‘ölü toprağı’, insanın kendi yaşamını sürdürebilmek adına doğayı nasıl yok ettiğini simgeler. Ancak devedikeni, bu yıkıma teslim olmayan bir varlık olarak öne çıkar. Bu, bireysel iradenin ve direnişin gücünü simgeler.

Tolstoy’un “Bu ne müthiş bir güç böyle!” diyerek düşündüğü an, öykünün ana temasına geçiş yapar. Devedikeni, Hacı Murat’ın karakterinin bir ön yansıması gibidir. Hem devedikeni hem de Hacı Murat, insanın ya da doğanın tüm baskısına rağmen teslim olmayan birer direnç sembolüdür.

Bu bölüm, Tolstoy’un doğayı anlamaya ve insan yaşamıyla ilişkilendirmeye olan ilgisini açıkça ortaya koyar. İnsanlık, doğa ve direniş temaları, yazarın Kafkasya’da geçen hikâyeye geçiş yapmasına bir köprü görevi görür. Devedikeni gibi, Hacı Murat da kendi ‘postunu pahalıya satan’, hayatta kalmak için direnen bir varlık olacaktır. Tolstoy, bu betimlemeleriyle okuyucuyu hikâyeye hem duygusal hem de entelektüel olarak hazırlar.

Tolstoy, Hacı Murat’ın hem bir insan hem de bir lider olarak karmaşıklığını ele alır. Hacı Murat, bir yandan halkı için mücadele eden bir kahraman, diğer yandan kendi çıkarlarını korumak zorunda olan bir bireydir. Tolstoy, bu çatışmayı büyük bir ustalıkla işler ve okuyucuya, onun kararlarının ardındaki insani nedenleri anlama fırsatı verir.

Tolstoy’un tasvir ettiği Rus subayları ve onların Hacı Murat’a yaklaşımı, Çarlık Rusyası’nın Kafkas halklarına yönelik politikalarını ve bakış açısını yansıtır. Hacı Murat’ın yabancı bir dünyada var olma mücadelesi, insanın hayatta kalma ve kimlik koruma çabasının evrensel bir örneği olarak sunulur.

Tolstoy’un bu bölümlerdeki anlatımı, sadece Hacı Murat’ın hikayesine odaklanmaz; aynı zamanda dönemin politik ve kültürel çatışmalarına, insanın onur ve hayatta kalma dürtüsü arasındaki ilişkiye de derin bir bakış sunar. Hacı Murat, Tolstoy’un gözünde ne tam bir kahraman ne de bir haindir; o, kendi koşulları içinde var olmaya çalışan bir insandır. Bu yaklaşım, Tolstoy’un karakterlerini her zaman çok boyutlu ve insani yapma konusundaki ustalığını bir kez daha kanıtlar.

Bu eser, Tolstoy’un eserlerinde sıkça görülen, adalet ve güç ilişkisi üzerine yaptığı felsefi bir sorgulamayı yansıtır. İhtiyarın kullandığı “Tavşanlar, nasıl ederiz de kartalları defederiz derdindeler.” metaforu, güçsüzlerin (tavşanlar) güçlülerin (kartallar) karşısındaki çaresizliğini ve mücadelelerinin sonuçsuzluğunu ifade eder.

Hacı Murat’ın gece yarısı namaz için abdest alması ve namazını kılması, onun dini inançlarına olan bağlılığını ve ruhaniyetini güçlü bir şekilde ortaya koyar. Bu sahne, Tolstoy’un eserlerinde sıkça görülen dini ve manevi boyutların işlenişine güzel bir örnektir. Burada Tolstoy tamamen objektif olarak ve çok saygı duyarak Hacı Murat’ın inancına dair tasvirler yapar. (Bölüm 4, sf. 27)

Tolstoy, bu sahne aracılığıyla, Hacı Murat’ın sadece bir lider ya da savaşçı olmadığını, aynı zamanda inançlı ve manevi bir insan olduğunu gösteriyor. Bu, Hacı Murat’ın insanileştirilmesine ve onun çok boyutlu bir karakter olarak sunulmasına katkı sağlıyor. Tolstoy’un İslami ritüellere ve Müslümanlara olan saygılı yaklaşımı hayret uyandıracak derecede önemlidir.

Ayrıca, Hacı Murat’ın yıldızlara ve gökyüzüne bakarak zamanı hesaplaması, onun doğayla derin bir bağa sahip olduğunu ve bu bağın ona hem rehberlik ettiğini hem de huzur verdiğini yansıtır. Bu, Tolstoy’un doğayı ve insanın doğayla uyumunu sık sık yücelten yazın tarzıyla uyumludur. Burada inancını çok doğru yaşamaya çalışan bir Müslümanın ayrıca bilimden de istifade ettiğini vurgulayarak çok üst düzey bir Müslüman profili çizilmiştir.

Bu sahne, okuyucuyu Hacı Murat’ın iç dünyasına davet ederken, onun zorlu mücadeleleri içinde bile huzur arayışını ve maneviyata olan bağlılığını anlamaya yönlendirir. Ayrıca Hacı Murat, kitapta hangi koşul altında olursa olsun Allah ile irtibatını her zaman sürdürmüştür.

Tolstoy Hacı Murat kişiliğini kesinlikle yargılamadan olduğu gibi yansıtır. Hacı Murat’ı konuk evinde konuk eden Sado’nun “Sen bu evin konuğusun. Canım sağ oldukça, evimde kimse kılına dokunamaz.” şeklinde yürekli bir savunması akıllara soru işaretleri getiriyor: Rus tarafına geçeceği bilinmesine rağmen Sado ve ailesi tarafından bu kadar güçlü neden savunuluyor?

  • Ya Şeyh Şamil ile danışıklı dövüş yapılıyor ve bu Sado tarafından biliniyor.
  • Ya da Şeyh Şamil ile aralarında güçlü bir husumet var ve bu da pek çok kişi tarafından biliniyor.
  • Ya da Şeyh Şamile karşı güçlü bir reaksiyon var. Bundan dolayı ne yaparsa yapsın Hacı Murat destekleniyor.

Yazar burada okuru adeta beyin fırtınasına sürüklüyor. Tolstoy’un kendine has bu eşsiz üslubu okuyucuda ufuk açıcı beyin fırtınalarına kapı açıyor. Özellikle Okuma Çemberleri ile oluşturulan dinamik müzakere ortamları ile derin analizler yapılabiliyor. Bu bizce tam da Tolstoy’un okuyucusundan istediği bir okuma tarzı.

Hacı Muratın Ruslarla Olan Dalgalı Güven İlişkisi

Hacı Murat, Rus yönetimi tarafından ihtiyatla karşılanmaktadır. General Vorontsov ona güvenir gibi görünse de tam anlamıyla emin değildir. Ve birçok defalar görüşmeler yapmış ama yine de tam bir düşünceye ulaşamamıştır.

Ruslar, onun samimiyetini test etmek ve kullanmak isterler, ancak Hacı Murat kendi planlarını yapmaktadır. Aslında her iki taraf da birbirinin samimiyetini çok defalar test etmiştir.

Hacı Murat geçmişine dair olayları hatırlamaktan da geri duramaz: Şeyh Şamil ile olan anlaşmazlıkları, halkının ona duyduğu saygı ve aynı zamanda yaşadığı ihanetler anlatılır. Hacı Murat, sadece Şeyh Şamil ve Ruslarla olan ilişkisinde değil, bir çok defalar ihanete uğramıştır. Şeyh Şamil’in Hacı Murat’a karşı güvensizliği ve kaçmasına duyduğu öfke neticesinde onun ailesini rehin alarak Hacı Murat’ı kontrol altında tutmaya çalışması vurgulanır.

Hacı Murat, Rusların yanında olmakla kendi halkına duyduğu sadakat arasında sıkışmıştır. Asıl amacı ailesini kurtarmak ve Şeyh Şamil’e karşı kendi mücadelesini vermektir, ancak Rusların niyetlerinden tam emin değildir. Ruslarla konuşmalarında temkinli ve stratejik davranır, gerçek düşüncelerini saklar.

Bazı Rus subayları ona saygı duyar, bazıları ise ona şüpheyle yaklaşır. Onun güçlü bir savaşçı olduğu kabul edilir, ancak nihayetinde düşman olarak görülmektedir. Hacı Murat, bu yabancı dünyada kendini güvende hissetmemektedir.

Hacı Murat’ın ve Ailesini Kurtarma Çabası

Hacı Murat, ailesini Şeyh Şamil’in elinden kurtarmak amacıyla Ruslara sığınır. Ruslarla işbirliğini de bir tek şartla kabul eder: Ailesini de yanına almak şartıyla. Bu zaman zarfında Şeyh Şamil ile ilgili ne kadar bilgi verdiği bilinmiyor. Tolstoy bu ayrıntıları okuyucunun hayal gücüne bırakmıştır. Ancak her görüşmede özellikle ailesini hep gündeme getirmiştir.

Hem Rus tarafında hem de Hacı Murat tarafında tam bir güven ortamı da olmamıştır aslında. Bundan dolayı da Ruslar, onun samimiyetinden şüphe duyarak bir casus olabileceğini düşünürler. Hacı Murat, ailesinin serbest bırakılması karşılığında Ruslara yardım etmeyi teklif eder, aslında tek şartı da budur, fakat Ruslar bu konuda somut bir adım atmazlar. Hacı Murat’ın ailesi ile kaygıları XIV. bölümde şöyle anlatılıyor:

“20 Aralık günü Vorontsov Savunma Bakanı Çernışev’e aşağıdaki mektubu yazdı. Mektup Fransızcaydı.
Ayın 8’inde Tiflis’e geldi, ertesi gün gidip kendisiyle tanıştım, sekiz-dokuz gün boyunca onunla konuşup ailesine ilişkin bu kadar kaygıları varken onu şu anda ne yapabileceğimizi, bize nasıl yararlı olabileceğini düşünüp durdum: Ailesi Şamil’in elinde oldukça kıpırdayamayacağını, bize hizmet edemeyeceğini, kendisini bağışlamamıza ve böylesine hoş kabul edişimize duyduğu gönül borcunun gereğini yerine getiremeyeceğini olabilecek en açık biçimde dile getirdi. Sevdiklerinin başına neler geldiğini bilmemek basbayağı onu hasta etmiş gibi; onunla birlikte kalmaları için görevlendirdiğim kişiler bana hiçbir şey yemediğini, geceleri hiç uyumadığını, sürekli dua ettiğini anlattılar, yegâne isteğiyse birkaç Kazakla birlikte ata binmekmiş; bunun onun için yılların alışkanlığı ve biricik gönül eğlencesi olduğunu söylüyorlar. Her gün bana uğrayıp ailesine ilişkin bir haber alıp alamadığımı sorup, aldığımız tutsaklardan bizim sorumluluğumuzda olanların hepsini toplamamızı, kendisinin de üste biraz para katacağını, ailesine karşılık Şamil’e bunları önermemizi istiyor. Bu iş için ona para verecek kimseler varmış. Bana sürekli yinelediği şey şu: Ailemi kurtar, benden ne istersen yaparım! Ona göre Şamil’e karşı bir hareket için Lezgi hattı en uygun yermiş ve bir ay içinde size büyük başarılar kazandıramazsam, her cezaya hazırım diyor.”

Ancak ailesi ile ilgili bu tür kaygıları bir çok defa dile getirmesine rağmen Ruslar somut hiçbir adım atmazlar. Bu durum, Hacı Murat'ın Ruslara olan güvenini sarsar ve kendi halkına karşı savaşmak istemediği için kaçma planları yapmasına neden olur.

Ve bu durum karşısında kararını verir. Hacı Murat, dört müridiyle birlikte Rusların gözetiminden kaçar. Peşlerine düşen yüzlerce Rus askeriyle bataklık bir alanda çatışmaya girerler. Bu çatışmada, müridlerinden Hamzala, Eldar ve Hanefi hayatını kaybeder. Hacı Murat, iki kurşun yarası almasına rağmen direnişine devam eder. Ancak sonunda, Ruslarla işbirliği yapan kendi soydaşlarından Hacı Ağa tarafından başı kesilerek öldürülür. Kendi halkından biri olan Hacı Ağa'nın Hacı Murat’a ihanet etmesi, ‘içeriden düşmanın’ temsili olur. Yine kendi ırkından birisi tarafından ve çok zalimce öldürülmesi yüzyıllardır süregelen içsel çatışmaların da aslında bir göstergesidir.

Eserle Olan Benzerlikler

Tolstoy’un Hacı Murat adlı eseri, Kafkasya'daki savaş ortamında geçen, Çeçen-Avar savaşçısı Hacı Murat’ın Ruslar ve kendi halkı arasındaki mücadelesini konu alır. Eser, sadakat, ihanet, kahramanlık ve özgürlük gibi evrensel temalar üzerine kuruludur. Bu tanıma göre Bağ Kurucu olarak eseri yorumlarsak:

1- Gerçek Hayattaki Benzerlikler

Hacı Murat’ın iki taraf arasında sıkışıp kalması, tarih boyunca birçok savaşçının ve siyasi figürün yaşadığı ikilemi hatırlatır. Örneğin, Osmanlı’dan Kavalalı Mehmet Ali Paşa ya da II. Dünya Savaşı’nda direnişçiler ve işbirlikçiler arasındaki bölünmeler benzer temalar içerir.

Günümüzde de benzer çatışmalar yaşanmaktadır. Örneğin, bazı siyasi ya da askeri figürler, uluslararası güçler arasında denge kurmaya çalışırken benzer bir kader yaşayabilir.

2- Edebi Benzerlikler

Hacı Murat’ın karakteri, Shakespeare’in Hamlet oyunundaki gibi içsel çatışmalar yaşayan kahramanlarla benzerlik gösterir. Hangi tarafı seçeceği, nereye ait olduğu soruları eserin temelini oluşturur.

Bunun yanı sıra, Türk edebiyatından Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna adlı eserindeki Raif Efendi’nin yaşadığı içsel çatışmalar da Hacı Murat’ın iç dünyasını anlamada bir paralellik sunabilir. Raif Efendi, dış dünyada farklı, iç dünyasında farklı bir insan olarak yaşar. Hacı Murat da dışarıdan güçlü bir savaşçı gibi görünse de içinde sürekli bir belirsizlik ve özlem taşır.

3- Film ve Dizi Bağlantıları

Braveheart (Cesur Yürek) filminde, William Wallace’ın İngilizlere karşı özgürlük mücadelesi Hacı Murat’ın Ruslara karşı duruşuna benzer. Ancak ne yazık ki Hacı Murat kaybetmiştir. Ayrıca Hacı Murat aslında kendi benliği, Şeyh Şamil ve Ruslar arasında sıkışıp kalmış ve aynı anda bir çok mücadeleyi vermek zorunda kalmış bir insandır.

The Godfather (Baba) filmindeki Michael Corleone karakteriyle Hacı Murat arasında da bir benzerlik kurulabilir. Michael, ailesini korumak adına bir yola girerken zamanla içinde bulunduğu güç oyunlarının kurbanı olur. Hacı Murat da bir yandan Ruslarla iş birliği yaparken bir yandan kendi halkını terk etmediğini göstermek ister. Ancak her iki karakter de iki taraf arasında sıkışıp kalır ve bu durum onların trajik kaderlerini belirler.

Ayrıca, Game of Thrones dizisindeki Eddard Stark karakteri de Hacı Murat ile benzer bir konumdadır. Stark, onurlu bir adam olarak çeşitli entrikaların ortasında kalır ve sadakat ile ihanet arasında, Stark’lar ve Gece Nöbetçileri arasında seçim yapmaya zorlanır. Hacı Murat da hem Ruslara hem de Kafkasyalı Müslümanlara karşı konumunu belirlemek zorundadır. Her iki karakter de güçlü lider figürleri tarafından yönlendirilirken kendi etik değerlerini korumaya çalışırlar.

Sonuç olarak, Hacı Murat yalnızca bir tarihi roman değil, aynı zamanda bireyin güçler arasındaki sıkışmışlığını anlatan evrensel bir eserdir. Ayrıca bu eser, yalnızca bir savaşçı hikayesi değil, aynı zamanda güç, ihanet ve bağlılık arasındaki gelgitleri de işleyen evrensel bir anlatıdır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de benzer hikâyelerle karşılaşmak mümkündür. Okuyucu, farklı eserler ve karakterler üzerinden içsel çatışmaların ve zor seçimlerin ne kadar yaygın olduğunu görebilir.

4- Tolstoy’un Diğer Eserleriyle Olan Benzerlikler

Tolstoy’un Hacı Murat eserini yazarın diğer eserleriyle kıyasladığımızda benzer temalar ve karakter çatışmaları açısından birkaç güçlü bağ kurulabilir:

2.1- Savaş ve Barış ile Bağlantı

Savaş ve Barış’ta, Prens Andrey Bolkonsky karakteri, tıpkı Hacı Murat gibi savaşın ortasında kendi yolunu arayan ve kimliğini sorgulayan bir figürdür. Hacı Murat’ın Çarlık Rusya’sı ile Kafkas halkları arasında sıkışmış olması, Prens Andrey’in Napolyon Savaşları sırasında onur, sadakat ve idealler arasında yaşadığı içsel çatışmayı hatırlatır. Andrey’in savaşa duyduğu hayranlık ve hayal kırıklığı arasındaki gelgitleri, Hacı Murat’ın Ruslarla iş birliği yaparken kendi halkına duyduğu bağlılıkla yaşadığı ikilemle örtüşmektedir.

2.2- Diriliş ile Bağlantı

Tolstoy’un Diriliş romanı, ahlaki sorgulamalar ve bireyin kendi vicdanıyla hesaplaşması üzerine kurulu bir eserdir. Hacı Murat, hem Ruslara hem de kendi halkına karşı verdiği mücadelede, Diriliş’in ana karakteri Dimitri Nehlüdov gibi, vicdani bir çatışma içindedir. Nehlüdov’un geçmişte yaptığı hatalar ve kendini ahlaki olarak yeniden inşa etmeye çalışması, Hacı Murat’ın içinde bulunduğu zor seçimlerle benzerlik gösterir.

2.3- Anna Karenina ile Bağlantı

Anna Karenina doğrudan bir savaş veya isyan romanı olmasa da, bireyin toplumla yaşadığı çatışmayı işler. Anna’nın aşk ve toplumsal beklentiler arasında sıkışmışlığı, Hacı Murat’ın Ruslar ve Kafkasyalılar arasındaki sıkışmışlığına benzetilebilir. Her iki karakter de, kendi özgürlüklerini kazanmak için mücadele ederken trajik bir sona sürüklenir.

Bu bağlamda, Hacı Murat, Tolstoy’un diğer eserlerindeki bireysel ve toplumsal çatışmaları derinlemesine işlediği temalarla büyük benzerlik taşır. Tolstoy’un savaş, ahlak ve bireyin toplum içindeki konumu gibi konulara duyduğu ilgiyi, tüm bu eserlerde görebiliriz.

Genel Değerlendirme

Eser, Hacı Murat’ın karakterini daha derinlemesine anlamamızı sağlarken, onun yalnızlığını ve iki taraf arasında sıkışmışlığını da ortaya koyar. Ve bu sıkışmışlığı neden yaşadığını da okuyucu kitabın sonuna kadar tam olarak anlayamaz. Bir yanda Rusların vaatleri, diğer yanda kendi halkına duyduğu bağlılık ve ailesine olan sorumluluğu, onun trajik yolculuğunu belirleyen unsurlar olur.

Tolstoy, Hacı Murat’ın hikâyesi aracılığıyla bireyin iki büyük güç arasında sıkışmışlığını ve bu sıkışmışlıkta yine de çözüm üretmeye çalışmaktan da kaçınmadığını ve bu durumun yarattığı trajediyi gözler önüne serer. Hacı Murat, ne Ruslara tam anlamıyla güvenebilir ne de Şeyh Şamil’in liderliğindeki kendi halkına dönebilir. Burada Şeyh Şamil’in yönetimindeki halkın da memnuniyetsizliği aslında bazı kısımlarda ima ediliyor. Ama her şekilde Hacı Murat’ın bu kaçışının nedeni tam olarak açıklanmıyor. O halkından kaçar ve Ruslara sığınır. Ama Ruslar da tam anlamıyla ona güvenemez. Bu ikilem, onun yalnızlığını ve çaresizliğini pekiştirir. Tolstoy, Hacı Murat’ın direnişini insan ruhunun özgürlüğe olan sarsılmaz arzusunun bir sembolü olarak sunar.