Hilalin Gölgesinde Bir Gün Daha

Saat öğleden sonra 2’ye geliyor. Bugün Ramazan-ı Şerif’in 29. günü. Acaba yarın bayram mı, yoksa o mübarek ay, trene binmeye hazırlanan bir sevgilinin bir anda arkasını dönüp koşa koşa son bir kez sarılması gibi bize bir gün daha mı hediye edecek? Merak ve heyecanı vardı bir saat öncesine kadar. Sonra, kutsal topraklardan ayın görüldüğü haberi geldi ve olduğum şehrin kültür merkezi bayramı ilan etti (hoş, haftalar öncesinden etmişlerdi zaten).
Kayınvalidem ve eşim hemen bayram hazırlığına koyuldular. Bense durgunlaştım; içimde bir korku ve hüzün var. Eskiden olsa ben de onların coşkusuna katılır ve hazırlık için kolları sıvardım. Oysa geçen yıl Respect Graduate School’dan aldığım bir derste bu konuda yapılan hataları görmüş, Hocaefendi’nin yıllar öncesinden gelen bir vaazında insanlara Ramazan orucunun nasıl yedirildiğini dinlemiştim. Bu mevzuyu önemseyenler vardı, dert edenler…
Bu bilgi, toplumun doğru ya da yanlış fark etmeksizin akış gösterdiği bir yöne karşı kulaç atmayı gerektiriyordu; o yüzden acıydı. Ay’ı bilimsel olarak inceleyen bazı hizmet gönüllüleri ve 3-4 Müslüman kuruluş, kutsal topraklarda ayın görüş açısına girmediğini ve görülmesinin mümkün olmadığını söylüyorken, ben de heyecanla Amerika’daki kurumlardan gelecek haberi bekliyorken, Suudi Arabistan’dan gelen habere nasıl sevinebilirdim ki? Suudi Arabistan dışında birçok ülke Ramazan’ı 30’a tamamlama kararı aldı. Türkiye’yi hiç saymıyorum, keza onlar zaten takvimlerini yılın başında hazırlıyorlar.
Evimde ve yaşadığım şehirde bayram hazırlıkları başlamışken, ben bir yandan akşam Amerikalı gözlemcilerden gelecek haberi bekliyor, diğer yandan ev ahalisinin bayram hazırlığına dahil oluyorum… Ama içimde sadece acı var, gözlerimde hüzün…
Şu an sahip olduğum derdi kazandığım Respect Graduate School bile daha iki gün öncesinden bayram buluşmasını 29. gün üzerinden ilan etti. Oysa onlar, yeryüzünün mirasçıları olmaya hazırlandıkları bu mevsimde, Müslümanlar arasındaki bu ayrılığı gidermek için hizmetin en iyi yaptığı şeyi, diyalogu kullanamazlar mıydı? Suudi Arabistan hilali nereden izliyorsa, onlara başka ülkelerden de ekipler dahil olsa, yürekler felah bulup Ramazan’a hüzünlü bir vedanın yanı başında bayramı sıcacık bir tebessümle karşılayamaz mıydık?
Sahi, Rabbimiz ay’a konumunu takdir ederken kim bilir ne hikmetler gizledi ardına… Ramazan-ı Şerif’i de, mübarek haccı da yılın içerisinde gün gün gezdiren o Rab, bayramları da toplumlar arasında gezdirmeyi murad etmiş olamaz mıydı? Ay batıya geldikçe konumu yükseldiğinden, bayram müjdesinin her zaman Mekke’den gelmesini bekliyoruz. Oysa 29. günün gecesinde onlardan gizlenen hilal, Avrupa kıtasına gelince o diyarın müminlerine ziyâsından bir küple takdim etmek suretiyle bayramı müjdeleyemez miydi? Sonra Avrupa’dan aldığı haberle heyecanlanan Amerika, telaşlı ve heyecanlı bir bayram hazırlığına koyulurdu.
Ya da kim bilir, onlardan da hicap eden, Efendimize (sav) itaatiyle meşhur o güzel, Avrupa’ya da gecesi bir ömre feda edilemeyecek bir gün daha hediye ederken; Amerika kıtasına, güneşin gurûbunda tebessüm edip bayramın o sıcacık iklimini gönüllere duyuramaz mıydı? Hem dünya yuvarlak değil mi? O minik maketi biraz sağa döndürsek, Amerika doğuda, kutsal diyarlar batıda kalmaz mı? Ve bayram müjdesinin tüm dünyaya bahar çiçekleri gibi bu kıtadan yayılması takdir edilemez mi?.. Güzel Rabbimiz, bu heyecan ve aşkı da milletler arasında gezdirmek istemiştir belki de…
Bunlar benim kısıtlı anlayışımın ifadeleri… Oysa kim bilir, gönlü hakikate açık insanlar ayın hareketlerinde ne sırlar, ne sırlar keşfetmişlerdir.
Evet, içim hüzünlü… Eğer akşam Amerika’dan da bayram müjdesi gelirse, rahat bir nefes alacağım. Yok, gelmezse bu gece ağlamak istiyorum… Bir türlü birlik olamayışımıza, birbirimizi anlayamayışımıza, şefkat edemeyişimize, bayramı Ramazan; Ramazan’ı bayram edişlerimize… Onun (sav) dinini, Onun (sav) öğrettiği şekilde yaşayamayışımıza… Ve daha birçok şeye…
Yorumlar ()