Altı Asırlık Hicran
Tam 6 asır.
6 asır süren, altın bir çağımız olmuş.
Tam 6 asır.
6 asırdır altın bir çağımız olamamış...
İlk Risale sohbetlerimi babam yapmıştır bana. Her tembelliğimden sıkıldığı gece, "Aç bakayım şu Risaleden bir sayfa," der ve her satırından yepyeni şeyler anlatırdı. Şanslıymışım, ilk sohbetlerimi 30 senelik hizmet geçmişi olan, tanıdığım en münevver abiden dinlemişim. Bundandır başkasından dinlediklerimin hiçbiri tatmin etmezdi beni. Tatmin etmedikçe babama hayıflanırdım. Bana boş bardağını doldurttuktan sonra, dert damlayan dudaklarından yalnızca iki kelime duyulurdu: “Yeniden başlıyoruz.”
Gençlik ateşi dolu damarlarımdaki kanın, Risale aşkıyla attığı dönemlerdi. Bugün, o zamanki gibi sevemiyorum Risaleleri. Ayda bir İhlas Risalesi okumaya çalışıyorum Üstad’ın hatrına, o kadar. Risale Okulu'nda birbirinden donanımlı hocalar ders veriyorlar; ben, bile isteye katılmıyorum. Biricik Melike Hocam zorla kayıt ettiriyor beni, eskiden ilk fırsatta formunu doldurduğum dershaneye. Onlar, iç sesimizde sabah namazından sonra iki satır okuyabilmek için çırpınırken, bana uyku daha tatlı geliyor. Onlar satır satır okuyup not alırken, ben kitabın kapağını açamıyorum. Demek ki onlar kadar sevemiyorum Risale’leri.
Allah onlara daha da sevdirsin.
Tatmin etmese de diretirdim gördüğüm her abiye, bana iki sayfa Risale okusun diye. Bazısı benden başka dinleyici yok diye yapmazdı. Bilmiyorlardı ki bir başlasak, ağzımızdan çıkan her kelime hayat bulacak, sayısız zîruha ulaşacak, onlar da etrafımızı sarıp hayranlıkla dinleyecekler. Bazısı da cesaret edemezdi. Yeteri kadar okumamış olduğunu düşünür, okuduğunun zekâtını vermeye korkardı.
Yine diretmiştim sevdiğim bir abime. Alışılmışın aksine o da can atıyordu beraber okumaya. İhlas Risalesi’ni açmıştı. Satır satır gidiyor, yepyeni şeyler anlatıyordu. Sözcüklerimiz can bulmuş olsa gerek, müzakere seslerimizi duyanlar bize katılıyordu. Diğerlerine belki maaş bağlasanız kitabın kapağını açmayacağı saatlerde biz sohbetimize devam ediyorduk, Risale aşkımızdan bir gram ödün vermeden. Namaz vakti yaklaşınca mecburen ara verdik, 5 dakika da olsa uyuyalım, teheccüdü kılabilelim diye.
Hayatımda ilk defa babamın yapmadığı bir Risale sohbetine hayran kalmıştım. Abimin ilme çok vakıf olduğundan falan değil, aşkla müzakere ettiğimizden. Artık en sevdiğim Risale sorulduğunda vereceğim cevap belliydi: “İhlas Risalesi.”
Bir şeyden daha bahsetmişti o gece. Tarihten nefret eden zihnimin ilk defa duyduğu şeylerdi. İslam Rönesansı, İslam’ın altın çağı, medeniyet inşası diyordu.
İkinci bir İslam Rönesansı, yeni bir medeniyet inşası fikrindendi, nurfeşan gözleri. Öyle bir Medar-ı Nur-u İman olmuştu ki bu fikir ona, sabah akşam onun bir parçası olabilmek için çalıştığını düşünmeye başlamıştım. Sonradan öğrendim; gerçekten de öyleymiş.
Beni de etkiledi haliyle ikinci bir İslam Rönesansı fikri. Artık ben de bir parçası olmak istiyordum . Zaten arsız olan dilim rahat bırakmadı onu, beni de bir şeylere dahil etsin diye. Sonunda dayanamamış olsa gerek, Divan’a raportör olarak çağırdı.
Yeni bir medeniyet inşası için, günümüz problemlerini ve çözüm yollarını tartışıyorlardı Divan’da. R&H bünyesinde çalışıyorlardı. Durağanlaşmış Müslüman aklını harekete geçirmek istediklerini, dillerinden düşürmüyorlardı. Müslümanların aklı durmuş demek değildi bu; Müslüman aklı gayet iyi çalışıyor, fakat Batı’ya ve Batı gibi çalışıyordu.
Şimdi de sanatın dirilişi diye tutturmuş, Şubat’ta Sanat ve Estetik konuşacağım diyor Divan.
Kendini yeni bir medeniyet inşasına adamış olan R&H ile tanıştım Divan ile birlikte. İşlerini güçlerini bırakmışlar; Hocamızın okuduğu kitapları tespit edip kodlamak diye devasa bir projeye başlamışlar. Risaleleri baştan sona bitirmek emeliyle Risale Dershanesi’ni, Risale Okulu’nu açmışlar. Gençler yetişsin diye Gençlerle Başbaşa’yı, adanmış insan yetişsin diye Hizmet Okulu’nu açmışlar. Kur’an tilavetimizi güzelleştirelim, O’nu çağımız zihniyle anlayalım diye Kur’an Okulu’nu açmışlar.
Ben, 6 asırlık hasretin vuslatına inanıyorum. Mehmet Akif’in Asım’ın Nesli’ne inandığı gibi. Sezai Karakoç’un Diriliş Nesli’ne, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu Gençliği’ne, Üstad’ımızın Nesl-i Cedid’ine; İslam Nesli’ne inandığı gibi, ben de Altın Nesil’in bu hasreti sonlandıracağına inanıyorum. Sesimi yükseltmeye değecek bir şeyim varsa, bu, medeniyet inşası davamdır. Gözümden akan yaşlar yalnızca İslam toplumunun düştüğü bu acıklı hal içindir. Bu acıklı hal yüzündendir kanlı yüreğim.
Ben, İslam’ın Çağrı’sı olduğuma inanıyorum. Medeniyet Rönesansı için var olduğuma, bir diriliş eri olduğuma inanıyorum. İslam’ın dirilişidir amentüm.
İçlerine dalarak iman denizlerini bir damla olsun kirletmek istemem ama, dualarım vesilesiyle, bu nesilden nasiplenebilmeyi diliyorum.
Çağrı Adil
[email protected]