Bir İnsanlık Abidesi: İmanın İzinde Kırk Yıl

Bir İnsanlık Abidesi: İmanın İzinde Kırk Yıl

Dile kolay, tam kırk iki yıl boyunca, değil ki yalnızca ilminin,
Ruhunun da izzetini muhafaza etmiş idi büyük bir insan.
Toprağa sorsak o yıllar, elli senedir belki en acı anlardan?
Seksenlerdeki tanıklığında, ferleri söndürülen yüzbinlerin.

Nasıl ki yüzlerce ana kırk yıl ağıt yakacağından habersizken,
O da, altı yılını saklanarak kaç gaybubette geçirceğinden.
Hocaefendisin, ama insansın, habersizlerdi gücendiğinden,
Korkularına takılıp gitmeni istediklerinde sebepsizken?

Evet, kendilerince sebepli, bencesi sebepsiz, çünkü çok uzak.
Hakkın hatırından ırak, geride kalan da yalnızca bir yokluk.
Fakirlik.. fedası zayi.. kolay ısınır mı gönle giren soğukluk?
Yiğitlik zamanı geçmiş, sonrasındaysa pek zordur gönül ısıtmak.

Fakat O, Hocaefendi. Kendini bildi bileli mi O bilinmez.
Gönlündeki soğuklar buz tutmaz, şefkati yerlere sığmaz, yükselir.
Göklerde kayan ateşleri unutmaz, O’nun vazifesi yerdedir.
Fakat Allah’ın arzı geniştir, neden başından yurtdışına gitmez?..

Yıl yetmiş beş, soğuk bir Şubat günü, yer Manisa Muradiye Cami.
Cemaat bekliyor, Tevhid Delilleri’nin ilki olacak vaazı.
Gerilim yine dorukta… bir başkalık seziyor havanın ayazı?
Nereden geliyor bu rüzgar? Açık kalan kapı yoksa göklerden mi?

Konu iman. Aşkınlığın en yücesi, öğretilen dinin maddesi…
Hani, “Size dininizi öğretmeye geldi.” demişti Efendimiz. (s.a.s.)
Cebrail (a.s.) nurlu mescide girmişti de tanımamıştı sahabemiz.
Oturdu O’nun önüne ve “İman nedir?” ile işitildi sesi.

O (s.a.s.) yanıtladı, O (a.s.) tasdik edip devam etti bir bir sorularına,
“İslam nedir?”, “İhsan nedir?” diye sordu, “Kıyametten haber ver” dedi.
Yanıtladı Peygamberimiz, yine anlatışların en güzeliydi.
On dört asır geçmiş, sözün etkisi gençleşmişti, yol çizildi O’na.

O kış günü, İman ile başladı bir nesle dinini öğretmeye.
Vizyon, misyon ve istikamet belliydi, fakat kader planı da öyle.
Yıllarca kürsülerden uzak kaldı, fakat O gitmedi hiçbir yere.
Bayrak burada düştü deyip, bekledi İslam’dan da haber vermeye.

Yıl seksen dokuz, yine soğuk bir kış günü ve bu defa yer İstanbul.
Cemaatteki heyecan aşkın, O yine Cibril’den devam ediyor.
“Sonsuz Nur” ayları başlıyor, serilerle sorular tamamlanıyor.
Bu rotadan sonra pusulaya ne hacet? O, hayatıyla bir okul.

Ebrar Gülistan