Benim Ablalarım Vardı
Ben bir fidandım,
Özenle, cennet bahçesine dönüşsün diye
En karanlık köşelere ekenlerim,
Bir rüzgar çarptığında kalbi titreyen,
Gözyaşlarıyla beni sulayan,
Hayalleri dallarıma iliştirilmiş
Ablalarım vardı.
Ve bir şarkısı vardı ablanın söylediği…
"Kalkar mı ki yiğidim şu uykudan?"
Ve şarkıda hayat vardı, ümit vardı, hasret vardı,
Anlattığı masallar vardı.
Ablalarımın fidanları vardı, ben onlarda vardım.
Kurumuş ağaçlar içerisinde bizi yemyeşil tutan,
Dallarımız altında milletler serinlesin diye uğraşan,
"Fidanlarım! Fidanlarım!" diye dolaşan hocalarım,
Bahçıvanlarım, fikir ve kalb ustalarım vardı.
Sevenlerim vardı, sevdirenlerim vardı.
Çiçek çiçek açalım diye koşturanlarım,
Hayat verenlerim vardı, hayatlarını verenlerim vardı.
Benim ablalarım vardı
Ve ben ablalarımda vardım.
"İffetim emanetimdir" diyen Meryemlerim,
Zalimin sarayında hakkı haykıran Asiyelerim vardı.
Fidanları sulamak için Safa'yı Merve'ye verip,
Ayakları çatlarcasına koşan Hacerlerim vardı.
"Fidanlar ağaç olmadan verenle, sonra veren bir değil" deyip
Vermekte yarışanlarım vardı.
Benim saraylarım yoktu,
Kendisiyle birlikte her şeyini veren, saraydan çıkmışlarım vardı.
Dünya'yı saray etmek isteyenlerim,
Tek bir mazluma kıyamayan ablalarım vardı.
Ve hiçbir şeyim kalmadığında,
Kimseler kimsesiz kaldığında
Bahçeler kuruduğunda,
Benim ablalarım vardı.
"Bu fidan benimdir" diyen,
Her çağrıya koşanlarım,
Her koşmaya çağıranlarım vardı.
"Bana fidanlardan bahset" dedi bahçıvan.
Geç oldu, bahçıvan da yoruldu,
Ama ne gözyaşları,
Ne hayalleri durdu.
Ben açacağım, çarpa çarpa, sola sola,
Bir ağaç olacağım, bahçıvanım.
Fidansız, çiçeksiz, baharsız
Bir karış yer bırakmayacağız.